Cezbe düşer zîşuur, ger Zülcemâl görünse, etse tecellî daim pürşâşaa bîhicap.
Bir Vâcibü'l-Vücuda, Sahib-i Celâl ve Cemâl, şu fıtrat-ı zîşuur kat'î şehadet-meab.
Bir şahidi o cezbe; hem diğeri incizap.
• • •
Fıtratın şehadeti sadıkadır
Fıtratta yalan yoktur; ne dediyse doğrudur. Çekirdeğin lisanı,
Meyl-i nümüv der: "Ben sünbüllenip meyvedar..." Doğru çıkar beyanı.
Yumurtanın içinde, derin derin söyler hayatın meyelânı
Ki, "Ben piliç olurum, izn-i İlâhî ola." Sadık olur lisanı.
Bir avuç su, bir demir gülle içinde eğer niyet etse incimad, bürudetin zamanı.
İçindeki inbisat meyli der: "Genişlen, bana lâzım fazla yer." Bir emr-i bîemânî...
Metin demir çalışır, onu yalan çıkarmaz. Belki onda doğruluk, hem de sıdk-ı cenanî,
O demiri parçalar. Şu meyelânlar bütün birer emr-i tekvinî, birer hükm-ü Yezdânî,
Birer fıtrî şeriat, birer cilve-i irade. İrade-i İlâhî, idare-i ekvânî,
Emirleri şunlardır: Birer birer meyelân, birer birer imtisal, evâmir-i Rabbânî.
Vicdandaki tecellî aynen böyle cilvedir ki incizap ve cezbe iki musaffâ cânı,
İki mücellâ camdır. Akseder içinde cemâl-i lâyezâlî, hem de nur-u imanî.
Nübüvvet beşerde zaruriyedir
Karıncayı emirsiz, arıyı yâsupsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette,
Beşeri de bırakmaz şeriatsiz, nebîsiz. Sırr-ı nizam-ı âlem böyle ister elbette.