birtek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san'atını izhar eden bir Zât, nasıl kıyameti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek denilir mi?
Şu Kadîrin kemâl-i kudretini ve hiçbir şey Ona ağır gelmediğini ve en büyük şey, en küçük şey gibi Onun kudretine ağır gelmediğini ve hadsiz efrat birtek fert gibi o kudrete kolay geldiğini şu âyet-i kerime ilân ediyor:
مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ * [1]
Şu âyetin hakikatini Onuncu Sözün Hâtimesinde icmâlen ve Nokta Risalesinde ve Yirminci Mektupta izahen beyan etmişiz. Şu makam münasebetiyle, Üç Mesele suretinde bir parça izah ederiz.
İşte, kudret-i İlâhiye zâtiyedir. Öyle ise acz tahallül edemez.
Hem melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder. Öyle ise mevâni tedahül edemez.
Hem nisbeti kanunîdir. Öyle ise, cüz, külle müsavi gelir; ve cüz'î, küllî hükmüne geçer.
İşte, şu üç meseleyi ispat edeceğiz.
BİRİNCİ MESELE: Kudret-i Ezeliye, Zât-ı Akdes-i İlâhiyenin lâzime-i zaruriye-i zâtiyesidir. Yani, bizzarure Zâtın lâzımesidir; hiçbir cihet-i infikâki olamaz. Öyle ise, kudretin zıddı olan acz, o kudreti istilzam eden Zâta bilbedâhe ârız olamaz. Çünkü, o halde cem-i zıddeyn lâzım gelir.
Madem acz, Zâta ârız olamaz. Bilbedâhe, o Zâtın lâzımı olan kudrete tahallül edemez. Madem acz, kudretin içine giremez. Bilbedâhe, o kudret-i zâtiyede merâtip olamaz. Çünkü, herşeyin vücut merâtibi, o şeyin zıtlarının tedahülü iledir.