tazammun eden sair ayetleri dahi kıyas eyle, tetebbu et. İşte, Menâbi-i Aşere ve On Medar, bir hads-i kat'î, bir burhan-ı katıı intaç ediyorlar. Ve o pek esaslı hads ve o pek kuvvetli burhan, haşir ve kıyamete dâi ve muktazinin vücuduna kat'iyen delâlet ettikleri gibi, Sâni-i Zülcelâlin dahi—Onuncu Sözde kat'iyen ispat edildiği üzere—Hakîm, Rahîm, Hafîz, Âdil gibi ekser Esmâ-i Hüsnâsı, haşir ve kıyametin gelmesini ve saadet-i ebediyenin vücudunu iktiza ederler ve saadet-i ebediyenin tahakkukuna kat'î delâlet ederler. Demek haşir ve kıyamete muktazi o derece kuvvetlidir ki, hiçbir şek ve şüpheye medar olamaz.
ÜÇÜNCÜ ESAS
Fâil muktedirdir. Evet, nasıl haşrin muktazisi, şüphesiz mevcuttur. Haşri yapacak Zât da nihayet derecede muktedirdir. Onun kudretinde noksan yoktur. En büyük ve en küçük şeyler Ona nisbeten birdirler. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar kolaydır.
Evet, bir Kadîr ki, şu âlem, bütün güneşleri, yıldızları, avâlimi, zerrâtı, cevâhiri, nihayetsiz lisanlarla Onun azametine ve kudretine şehadet eder. Hiçbir vehim ve vesvesenin hakkı var mıdır ki, haşr-i cismanîyi o kudretten istib'âd etsin?
Evet, bilmüşahede, bir Kadîr-i Zülcelâl, şu âlem içinde, her asırda birer yeni ve muntazam dünyayı halk eden; hattâ her senede birer yeni, seyyar, muntazam kâinatı icad eden; hattâ her günde birer yeni, muntazam âlem yapan; daima şu semâvât ve arz yüzünde ve birbiri arkasında geçici dünyaları, kâinatları kemâl-i hikmetle halk eden, değiştiren; ve asırlar ve seneler, belki günler adedince muntazam âlemleri zaman ipine asan ve onunla azamet-i kudretini gösteren; ve yüz bin çeşit haşrin nakışlarıyla tezyin ettiği koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına