İşte şu kelâm, diriltmek dâvâsına müteaddit cihetlerle bakar, ispat eder.
Evvelâ, insana karşı ettiği silsile-i ihsânâtı şu kelâmıyla başlar, tahrik eder, hatıra getirir. Başka âyetlerde tafsil ettiği için kısa keser, akla havale eder. Yani, size ağaçtan meyveyi ve ateşi ve ottan erzakı ve hububu ve topraktan hububâtı ve nebâtâtı verdiği gibi, zemini size hoş, herbir erzakınız içinde konulmuş bir beşik ve âlemi güzel ve bütün levâzımâtınız içinde bulunur bir saray yapan bir Zâttan kaçıp, başıboş kalıp, ademe gidip saklanılmaz. Vazifesiz olup, kabre girip uyandırılmamak üzere rahat yatamazsınız.
Sonra, o dâvânın bir deliline işaret eder. اَلشَّجَرِ اْلاَخْضَرِ نَارًا [1] kelimesiyle remzen der: Ey haşri inkâr eden adam! Ağaçlara bak. Kışta ölmüş kemikler gibi hadsiz ağaçları baharda dirilten, yeşillendiren, hattâ herbir ağaçta yaprak ve çiçek ve meyve cihetiyle üç haşrin nümunelerini gösteren bir Zâta karşı inkâr ile, istib'âd ile kudretine meydan okunmaz.
Sonra bir delile daha işaret eder, der: Size ağaç gibi kesif, sakil, karanlıklı bir maddeden ateş gibi lâtif, hafif, nuranî bir maddeyi çıkaran bir Zâttan, odun gibi kemiklere ateş gibi bir hayat ve nur gibi bir şuur vermeyi nasıl istib'âd ediyorsunuz?
Sonra bir delile daha tasrih eder, der ki: Bedevîler için kibrit yerine ateş çıkaran meşhur ağacın, yeşilken iki dalı birbirine sürüldüğü vakit ateşi yaratan ve rutubetiyle yeşil ve hararetiyle kuru gibi iki zıt tabiatı cem edip onu buna menşe etmekle herbir şey, hattâ anâsır-ı asliye ve tabâyi-i esasiye Onun emrine bakar, Onun kuvvetiyle hareket eder, hiçbirisi başıboş olup tabiatıyla hareket etmediğini gösteren bir Zâttan, topraktan yapılan ve sonra toprağa dönen insanı topraktan yeniden çıkarması istib'âd edilmez. İsyan ile Ona meydan okunmaz.
Sonra, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın şecere-i meşhuresini hatıra getirmekle, "Şu dâvâ-yı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm, Mûsâ aleyhisselâmın dahi dâvâsıdır," enbiyanın ittifakına hafî bir ima edip şu kelimenin îcâzına bir letafet daha katar.
DÖRDÜNCÜ IŞIK: Îcâz-ı Kur'ânî o derece câmi' ve hârıktır, dikkat edilse görünüyor ki,