şerre merci olmak için yaratılmışsınız. Yani, fâil ve masdar değilsiniz; belki münfail ve mahalsiniz. Yalnız bir tesiriniz var. O da, hayr-ı mutlaktan gelen hayrı güzel bir surette kabul etmemenizden, şerre sebep olmanızdır.
Hem siz birer perde yaratılmışsınız, tâ güzelliği görülmeyen zahirî çirkinlikler size isnad edilip, Zât-ı Mukaddese-i İlâhiyenin tenzihine vesile olasınız. Halbuki, bütün bütün vazife-i fıtratınıza zıt bir suret giymişsiniz. Kabiliyetsizliğinizden hayrı şerre kalb ettiğiniz halde, Hâlıkınızla güya iştirak edersiniz! Demek nefisperest, tabiatperest gayet ahmak, gayet zalimdir.
Hem deme ki, "Ben mazharım. Güzele mazhar ise güzelleşir." Zira, temessül etmediğinden, mazhar değil, memer olursun.
Hem deme ki, "Halk içinde ben intihap edildim. Bu meyveler benimle gösteriliyor. Demek bir meziyetim var." Hayır, hâşâ! Belki herkesten evvel sana verildi; çünkü herkesten ziyade sen müflis ve muhtaç ve müteellim olduğundan en evvel senin eline verildi.Haşiye
İKİNCİ NOKTA
اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ [1] âyetinin bir sırrını izah eder. Şöyle ki:
Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. Ezcümle:
Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebâtâtın tebessümleri saklanmış. Ve güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında, tecelliyât-ı celâliye-i Sübhâniyenin