Fakat, o musibetler, Cenâb-ı Hakkın imdadı ile, tahrik ve istihdam olunan Bediüzzaman Said Nursî gibi, ihlâs-ı tâmmı kazanmış olan bir zât vasıtasıyla, Rahmet-i İlâhî ile mededres ve şifâresan ve cihanpesend ve cihanşümûl bir mâhiyeti hâiz Risale-i Nur eserlerinin meydana gelmesine sebep olmuştur. Ve aynı zamanda, Müslümanları uyandırmış; onları halâs, kurtuluş çarelerini aramaya sevk etmiştir. Ebedî âhiret hayatlarını kurtarmak için, hakiki imân derslerini almak ve Allah'a ilticâ ve emirlerine itâat etmek ihtiyacını şiddetle hissettirmiş ve bu husustaki gaflet ve kusuratı; o musibetlerin ihtar ettiğini, idrâk ettirmiştir. Zaten, insanların, mü'minlerin başına gelen belâ ve musibetlerin hikmeti budur.
Evet, o ecnebilerin, canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, İslâm dünyasında, hürriyet ve istiklâl ve ittihâd-ı İslâm cereyanını da hızlandırmıştır. Nihayet, müstakil İslâm devletlerinin teşkilini intaç etmiştir. İnşaallahü Teâlâ, cemâhir-i müttefika-i İslâmiye de meydana gelecek ve İslâmiyet, dünyaya hâkim ve hükümran olacaktır. Rahmet-i İlâhîden kuvvetle ümit ve niyaz ediyoruz.
İşte, Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî, öyle bir mücahid-i İslâmdır ki, ve telifâtı Risale-i Nur, öyle uyandırıcı ve öyle halâskâr ve öyle fevkalade ve cihangir bir eserdir ki, din aleyhindeki bütün o komitelerin bellerini kırmış, mezkûr, muzır ve habis faaliyetlerini akamete dûçar ve dinsizlik esaslarının temel taşlarını, param parça etmiş ve köküyle kesmiştir ve İslâmî ve imânî fütûhâtı, perde altında, kalbden kalbe inkişaf ettirmiş ve Kur'ân-ı Azimüşşânın hâkimiyet-i mutlakasına zemin ihzar etmiştir.
Evet, Risale-i Nur, o tahribatı Kur'ân'ın elmas hakikatleriyle ve Kur'ân-ı Kerimdeki en kısa ve en müstakim bir tarikle tamir ve o yaraları, Kur'ân-ı Hakîmin eczahâne-i kübrasındaki edviyelerle tedavi ediyor ve edecektir.