bir istibdâd-ı mutlak ve eşedd-i zulüm altında ve dehşetli bir esaret içinde bırakılan ve kendini ve eserlerini imhâ etmeye çalışan din düşmanlarına mukabil, bir şahs-ı mânevi olan Bediüzzaman Said Nursî, Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) Efendimizin sünnetine tam ittiba ederek yaptığı dinî cihad-ı ekberinde, beşer tarihinde misli görülmemiş bir tarzda muvaffak ve muzaffer olmuştur.
Bediüzzaman gibi, yüz otuz parça imânî eserlerini şiddetli bir istibdat, tazyikat ve takyidat altında, gizliden gizliye telif edebilmek, hem kuvvetli bir takva ve ubûdiyete sahip olmak ve hem bunlarla beraber, harp cephesinde de fedâî olarak gönüllü askerleriyle muharebe etmiş olmak ve harp cephesinde, avcı hattında dahi, fırsat buldukça Kur'ân'ın en ince nüktelerini ve harika i'câzını beyan eden bir Kur'ân tefsiri telif etmiş olmak ve aynı zamanda nefis mücadelesinde de galip olup, nefsini de dine hizmetkâr yapmak ve hürriyeti gasbedilerek, ücra bir köye sürgün edilip, tecrid-i mutlak ve tarassutlar ve her türlü azaplar içinde ablukaya alınıp, Engizisyon zulümlerini çok geride bırakan hâkim bir kuvvetin tazyikatı altında, cânî canavarların pek vahşî işkenceleri içinde, (sırren tenevveret) sırrıyla, perde altında Risale-i Nur eserleri gibi eserler neşretmek ve böylece cihânın maddî, mânevi "Fâtih"i olan Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın sünnet-i seniyesinin bir hizmetkârı olarak, bugün milyonlara bâliğ olan bir câmiayı, inâyet-i İlâhî ile, Kur'ân-ı Hakîmin cadde-i kübrâsında selâmetle ilerletmek ve mü'minlerin ve beşeriyetin sadece dünyalarını değil, ebedî saadetlerini temine Risale-i Nur gibi bir eserle vesile olmak, bu mezkûr hususiyetlerin mânevi şahsında toplanması, Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursî gibi, tarihte hangi bir zâta daha nasip olmuştur acaba?