"Üstadım ve kardeşlerim hapiste iken, nasıl hariçte kalabilirim" diyerek savcılığa teslim olup, hapse girer.
Aynı, bu hapishanede, bir Nur talebesini sehven tahliye ederler, o da "Üstadım ve kardeşlerim henüz hapistedirler. Hem istinsahını tamamlayacağım yeni telif edilen Nur risaleleri var" diye düşünerek, hapishane müdürüne, "Benim, kırk gün sonra tahliye edilmem lâzım. Ceza müddetim daha bitmedi" der. Hesap ederler ki, hakikaten böyledir, tekrar hapse koyarlar.
Hamiyet-i diniye meziyetine lâyık anlayışlı kardeşlerim,
Said Nursî, kendi hakkında verilen böyle bir mâlûmatı görürse, diyeceklerdir ki, "Niçin böyle yapıyorlar? Şahsımın ehemmiyeti yok. Kıymet, Kur'ân'dan tereşşuh eden ve Kur'ân-ı Hakîmin malı olan Risale-i Nur'dadır. Ben bir hiçim."
Üstadın şahsının mazhar ve âyine olduğu, Kur'ânî hakikatlar ve Nur'lar itibariyle ve neşrettiği imân ve İslâmiyet dersleriyle, ihlâs-ı tâmmı ile, umumî ve küllî bir tarzda Kur'ân'a ve dine hizmet etmesiyle, onun hakkındaki takdir ve tahsinler, mânâ-yı harfî ile şahsına ait kalmıyor. Kur'ân ve İslâmiyete râcidir. Allah nam ve hesabınadır. Din düşmanları tarafından, ona yapılan düşmanlık ve taarruzlar da, Bediüzzaman'ın hâdimliğini yaptığı Kur'ân ve İslâmiyetin ortadan kaldırılması maksad-ı mahsusuna mâtuftur. Zira hakaik-i Kur'âniye ve imâniyeyi câmi', o cihanşümûl Risale-i Nur eserleri ona ihsan edilmiştir.
İşte, bu bedihî hakikatı bilen maskeli, gizli ve münâfık imân ve İslâmiyet muârızları ve düşmanları yarım asra yakındır, Bediüzzaman'ın çürütemedikleri şahsını, yalan ve yaygaralarla hâlâ çürütmeye çabalıyorlar. Maksatları, Risale-i Nur, rağbet ve revaç görüp intişar etmesin, imân ve İslâmiyet inkişaf etmesin. Halbuki, Said Nursî'ye iliştikçe Risale-i Nur parlıyor. Neşriyat dairesi genişliyor. Birer nümune olan yirmi beş sene içindeki hadiseler meydandadır.
İslâmiyet düşmanları, bir taraftan tamamıyla yalan propagandalarına ve taarruzlarına devam ederken, diğer taraftan da Nur talebelerinin Üstadları ve Risale-i Nur hakkında istidatları nisbetinde, istifade ve istifâzelerinden doğan minnet ve şükranlarını ifade eden takdirkâr yazı ve sözlerden mürekkep, bir nevi müdafaalarını